Hipertansiyon ve Tedavisi



HİPERTANSİYON:

Hipertansiyon (yüksek tansiyon), insan sağlığını ciddi fakat sinsi bir biçimde tehdit eden bir durumdur. Yüksek tansiyonun kendisi bir hastalık değil, vücutta gelişen bazı hastalıkların yarattığı sonuçlardan biridir. Ancak yüksek tansiyon geliştikten sonra kendisi de birçok hastalıkların başlıca nedenini oluşturmaktadır. Hipertansiyona halk arasında büyük bir sıklıkla rastlanmaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde, halkın % 10-15′inde hipertansiyon olduğu saptanmıştır. Bu oran son derece yüksek bir orandır. Hipertansiyon kesinlikle yaşam süresini
kısaltmaktadır. Tansiyonun yüksekliğiyle yaşamın kısalması birbirine paralellik göstermektedir. Tedavi görmeyen bir hipertansiyon hastasının, hipertansiyonun yerleşmesinden sonra ümit edilen yaşam süresi 20 yıl kadardır. Ancak gerek Brtansiyonu gerekse bunu yaratan asıl hastalığı tedavi edilen kişiler, normal bir insanın yaşam süresine erişebilmektedirler.

Bilindiği gibi kalbin kasılması (yani sistol) sırasında saptanan kan basıncı değerine “Sistolik tansiyon” denilmektedir. Sistolik tansiyon halk arasında, “Büyük tansiyon” olarak bilinir. Kalbin diastol denilen gevşeme döneminde saptanan kan basıncı değerine ise “Diastolik basınç” denilmektedir. Diastolik basınç, halk arasında “Küçük tansiyon” olarak bilinmektedir. Tansiyon değerleri mm./cıva cinsinden,, ölçülür. Ölçüm sonucu bulunan değerlerden önce sistolojik olanı, sonra bir kesir çizgisi çizilerek diastolik olanı, daha sonra ise mm./cıva olduğu yazılır. Buna göre tansiyon değeri için 120/70 mm. /cıva yazıldığında, sistolik tansiyonun 120 mm./cıva, diastolik tansiyonun ise 70 mm./cıva olduğu anlaşılır. Erişkin bir insanın dinlenme anındaki kan basıncı, yani tansiyon değerleri 150/90 mm/cıvanın üstünde ise bu insanda tansiyon yüksekliğinin bulunduğu söylenir. Tansiyon yüksekliği, yalnız sistolik tansiyonu ya da yalnız diastolik tansiyonu ya da her ikisini içeriyor olabilir. Bunlar arasında en önemlisi diastolik tansiyonun yüksek oluşudur.




Eğer tansiyon yüksekliği 200/140 mm/cıva düzeyine ve daha yukarısına erişmişse, bu duruma “Malin hipertansiyon” denilmektedir. Hipertansiyon vakalarının yaklaşık % 90′mın nedeni bilinmemektedir.Bu tip hipertansiyonlara-”Primer hipertansiyon” ya da “Esansiyelhiper-. tansiyon” denilmektedir. Geri kalan % 10 hipertansiyon vakasının ise nedeni bilinmektedir. Bu tip hipertansiyon vakalarına ise “Sekonder hipertansiyon” denilmektedir. Hipertansiyonun belirtileri, tamamen bu durumun damarlar ve organlarda neden olduğu bozukluklardan kaynaklanmaktadır. Yüksek tansiyon özellikle damarları etkilemekte ve bunlarda artcrioloskleroz ve atheroskleroza neden olmak-liidır. Damarları bozulan organlar ise normal işlevlerini yerine getirememektedirler. Bu ise hastalarda, yüksek tansiyonun hazırlayıcı etken olarak rol oynadığı belirtilere yol açmaktadır.


Hipertansiyonun en sık ve ciddi olarak etkilediği organların başında, kalp, beyin ve gözler gelmektedir. Bu organların etkilenmesiyle, hipertansiyonu düşündürecek olan diğer belirtiler ortaya çıkmaktadır. Hipertansiyonun hiçbir belirtisi yalnız kendisine özgü değildir. Hipertansiyonun belirtilerini, etkilemiş olduğu organa göre ayrı ayrı ele almayı uygun buluyoruz. (Tansiyon ile ilgili tamamlayıcı temel bilgileri, bu bölümdeki “Tansiyon” adlı başlıkta bulabilirsiniz).

Kan basıncının 90/140 mm cıva basıncının üzerine çıkmasıdır. Esansiyel hipertansiyon en sık görülen türdür; şişman, içine kapanık ve büyük kentlerde yaşayanlarda sıktır. Böbrek, sinir sistemi, kalp ve damar hastalıklarında, gebelikte ve hormon dengesizliklerinde hipertansiyon görülebilir. Hipertansiyon kalp ve damarları etkileyerek ölüme yol açar.



HİPERTANSİYON BELİRTİLERİ:

Hipertansiyonun belirtileri, yüksek tansiyonun bozmuş olduğu damar ve organlardan kaynaklanmaktadır. Hipertansiyon özellikle kalbi, beyni, gözün retina tabakasındaki damarları ve böbrekleri etkilemektedir. Yüksek tansiyonun değişik belirtileri, bu organların bozulan işlevleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu belirtilerin çıkmasıyla hipertansiyonun teşhis edilmesi belli bir gecikmeyi de yansıtmaktadır. Beynin e İkilenme siyle ortaya çıkan belirti ve özellikleri şöyle verebiliriz; Hastalar sabah uyandıklarında özellikle kafanın arka (oksipital) tarafında bir baş ağrısı duyarlar. Bu baş ağrısı günün ortalarına doğru hafifleyerek kaybolur. Ancak oksipital bölgedeki “sabah baş ağrısı” kural değildir. Baş ağrısı günün herhangi bir saatinde ve başın herhangi bir bölgesinde de ortaya çıkabilir. Hastalar baş dönmesinden de yakınırlar. Bu belirti oldukça sık görülür. Bir diğer belirti ise kulak çınlamasıdır. Beyin kanamaları, felçler, hafıza bozuklukları, kişilik değişiklikleri de yüksek tansiyonun beyin yoluyla kendini ortaya koyduğu belirtilerdendir. Yüksek tansiyon nedeni ile gözün retina tabakasındaki atardamarlarda daralmalar ve kanamalar görülebilir. Ağır vakalarda “Papilla” ödemi gelişir. Gözdeki bu değişiklikler görme bozuklukları ve hatta körlüğe bile neden olabilir.



Tansiyonun yüksek oluşu kalbin iş yükünü çoğaltır. Kalp kası artan bu iş yükünü karşılayabilmek amacıyla önceleri büyür (hipertrofi] ancak büyümüş olan kalp, bir süre sonra kendisini bırakır ve genişler (dilatasyon). Kalp artık eskisi kadar güçlü kasılamaz, böylece kalp yetmezliği belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Kalp kasının büyümesi, kalbin oksijen gereksinimini artırır. Buna karşılık, kalbin koroner damarları artmış olan bu gereksinime yanıt verebilecek duruma gelemezler. Hele yüksek tansiyon nedeni ile koroner damarlarında athe-rosklerotik değişikliklerde gelişmişse, bunun sonucu olarak koroner kan dolaşımı ileri derecede bozulur ve kalpte iskemik belirtiler ortaya çıkar. Nefes darlığı, angina pektoris, çarpıntı, öksürük gibi belirtiler kalp yetmezliği ve iskeminin yerleşmiş olduğunu gösteren belirtilerdir (kalp yetmezliği ve angina pektoris başlıklarına bakınız].

Yüksek tansiyon nedeni ile böbrek damarlarında arteriolosklerotik değişiklikler geliştiğinde, böbrekler yeterince kanlanamazlar. Bunun sonucu olarak da bu organların işlevi olan kanın süzülmesi işlemi aksar. Bu durum tansiyon yükselmesine yol açar. Hastaların idrarlarında bir miktar protein ve alyuvarlara rastlanır. İlerlemiş vakalarda böbrek yetmezliğine ait belirtiler ortaya çıkar. Burun kanaması, fazla terleme, çok su içme, çok idrara çıkma, halsizlik gibi belirtiler yüksek tansiyonu yaratan nedene bağlı olarak ortaya çıkan diğer belirtilerdir.

Yöntem, Bursa’da ilk kez 75 yaşında, 6 ilaç içmesine rağmen tansiyonu kontrol altına alınamayan bir kadına uygulandı. Operasyonu gerçekleştiren Kardiyoloji Uzmanı Dr. Baybars Türel, yaptığı açıklamada, yöntemin 3-4 yıldır başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulandığını belirterek, “İlk deneysel olarak başlandı. Son 1-2 sene içinde Avrupa ülkelerinde ve Avustralya’da rutin uygulama içine girdi. Biz de 9 ay önce bu işin öncüsü Almanya’ya gittik ve yetkililerden kurs aldık” dedi.
YÖNTEM EN AZ 3 İLAÇ İÇEN HASTALARA UYGULANIYOR
Türkiye’ye yeni getirilen yöntemi sadece dirençli hipertansiyon hastalarına uyguladıklarını ifade eden Türel, şöyle devam etti:
“Yani yöntem, en az günde 3 ilaç içmesine rağmen tansiyonları kontrol dışı seyreden hastalara uygulanıyor. Bu çok ciddi bir toplum sağlığı sorunu. Hastalar ilaç tedavisine uygun olsa dahi yaklaşık yüzde 5′inde tansiyon yine kontrol dışı kalıyor. Bu uygulamada ilk olarak kasık bölgesi uyuşturulup, hastaya uygun şekilde ağrı kesiciler veriliyor. Kasık bölgesindeki son atardamarda noktasal bir delik açılarak kateter yardımı ile röntgen ışını böbrek atardamarları içerine ilerletilir. Her iki taraftaki böbrek atardamarları içerisinde uygun bölgelere radyofrekansı enerjisi verilir. Çünkü bu sinir ağından kaynaklanan sinyallerin hipertansiyonun gelişmesinde rol oynadığı kanıtlanmış bir gerçek. Bu işlem ortalama bir saat sürüyor.”


Türel, ameliyatın ardından 3-6 aylık devam eden süreçte hipertansiyonun çok daha kontrol edilebilir seviyelere çekildiğini kaydederek, “Bize yeni bir yöntem sağlanmış durumda. Tabiri caizse yeni bir çığır açılmış durumda. Bizim hastamız oldukça dertli bir hastaydı. Tansiyonu kontrol dışıydı ve gece bile düşmüyordu. Uygulamanın ertesi günü tansiyonun normal seviyelerine düştüğünü gördük. Bu bizi de şaşırttı. En az 6 ay bir süreç bekliyorduk. Şimdi belki de bazı ilaçlarını kesme yoluna gidebiliyoruz” diye konuştu.
Ameliyat sonrası hasta yatağında soruları yanıtlayan 75 yaşındaki Nevin Becer, 7 yıldır hipertansiyon hastası olduğuna dikkat çekerek, “Şu an o kadar iyiyim ki anlatamam. Çok şükür sağlığıma kavuştum. Daha önce fazla bir şey yiyemiyordum. Yolda yürürken düşecek gibi oluyordum. Uykumda bile rahat değildim. Bunlar herhalde artık olmayacak, çünkü tansiyonum çok düştü ve çok iyi hissediyorum” dedi.
Nevin Şener’in refakatçisi Dilek Şen ise annesinin günde 6-7 ilaç içtiğini vurgulayarak, “Vücudu sakin olduğu halde gece gündüz tansiyonu hiç düşmedi. Çok üzülüyorduk. Doktoru ‘bu kadar ilacı bilfiil içse ayakta duramaz’ diyordu. Sonradan bu uygulamanın Türkiye’ye getirildiğini duyduk ve geldik. Şimdi çok mutluyuz ve sağlıklıyız” diye konuştu.

0 yorum:

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg reddit Favorites More