Obsesif Kompulsif Bozukluk (Saplantı Bozuklukları)




OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
(SAPLANTI ZORLANTI BOZUKLUĞU,OKB)
OKB anksiyete bozuklukları içinde gruplanır. Günlük hayatta batıl inancı olan, en ufak şeylerden kaygı duyan veya şüphelenen insanlar çoktur. Bu gibi belirtileri gösteren herkes hasta olarak kabul edilemez, ancak bu düşünce ve davranışlar aşırıya kaçtığında obsesif kompulsif bozukluktan söz edilir.
Bazı kişiler aklına kötü bir şey geldiğinde bir tahtaya vurarak “allah korusun” der veya evden çıkarken dış kapının kilitli olup olmadığını bir kaç defa kontrol eden sıktır, bu tür davranışları obsesif kompulsif bozukluk olarak değerlendirmek yanlış olur. Bu hastalığın en önemli özelliği kişilerin takıntılı düşüncelerinin ve davranışlarının farkında olmasıdır. Bu kişilerde akla
takılan düşünceler istemli olarak uzaklaştırılamaz veya saçma olduğunu bile bile aynı davranış çok defa tekrar edilir(uzun süre el yıkamak veya kapının kilitli olduğunu bilerek tekrar tekrar kontrol etmek gibi). Bu hastalığa yakalanmış kişilerin günlük işlevlerini yerine getirmesi güçleşir, iş hayatı ve sosyal ilişkileri genelde bozulur.
OKB bir hastalık olarak tek başına görülebileceği gibi bir belirti olarak başka psikiyatrik hastalıklara eşlik edebilir. OKB sıklıkla depresyonla bir arada görülür. Hastanın değerlendirmesinde buna dikkat etmek gerekir.
Yapılan araştırmalarda bu hastalığın toplumda %2-3 oranında görüldüğü tespit edilmiştir. Ancak tahmin edilen değerler bunun çok üstündedir.Bu hastalık herhangi bir yaşta başlayabilir. Okul öncesi çocukluk döneminde veya yaşlılıkta ortaya çıkabilir, ortalama çıkış yaşı 40’dır.
Çeşitli nedenlerle hastaların OKB tanısı alması gecikebilir. Bunun değişik nedenleri olabilir; hastaların yaşadıklarının hastalık olduğunun farkında olmaması veya hekimler ayırt edici tanıda bu hastalığı düşünmemeleri bu nedenlerden bazılarıdır. Bazen depresyon, iş ve aile sorunları gibi başka tanılarında bu hastalıkla bir arada bulunması OKB tanısını güçleştirebilmektedir. Tedavide gecikmenin en büyük sakıncası depresyonun veya iş ve aile sorunlarının ortaya çıkma riskinin artmasıdır.
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK BELİRTİLERİ NELERDİR?
Genelde obsesyon ve kompulsiyonlarla karakterizedir, ancak sadece obsesyon veya kompulsiyon yakınmaları olan hastalar da olabilir. Obsesyonlarda kompulsiyonlarda düşünce şeklinde olabilir. Ancak genelde obsesyonlar düşünce kompulsiyonlarda davranış şeklindedir.
Obsesyon (takıntı): kişinin kontrolü dışında tekrarlayan düşünce ve uyaranlardır. Hastalar bunun çok anlamsız olduğunu, kendilerini çok rahatsız ettiğini ancak bu düşüncelerden kurtulamadıklarını belirtirler. Bu takıntılar hastada iğrenme, korkma, şüphelenme veya anksiyete gibi duyguları da beraberinde getirir. Hastalar bu düşüncelerin kendi beyinlerinin ürünü olduğunun farkındadır. Sık görülen obsesyonlar şunlardır:
Kompulsiyon (tekrarlayan davranışlar): hastalar takıntılı düşüncelerden kurtulmak için akıllarına başka düşünceleri getirirler veya bazı davranışlarda bulunurlar bu tür düşünce ve davranışlara kompulsiyon denir. Takıntılı düşünceler anksiyete artışına neden olurken kompulsiyonlar anksiyeteyi azaltır. Ağır OKB hastalarında bazen bu kompulsiyonlar tüm günü alabilir. Sık görülen kompulsiyonlar şunlardır:
  • Temizlik: saatlerce el yıkama, banyo yapma veya tekrar tekrar ev temizleme gibi. Bu şekilde el yıkayarak günde bir kalıp sabun bitiren veya çamaşır suyu ile elini yıkayan hastalar sıktır.
  • Tekrarlama: takıntılı düşünce ile oluşan sıkıntıyı gidermek için tekrarlayan davranışta bulunma veya akıldan başka düşünceleri geçirme gibi. Yakınlarının başına kotü bir şey geleceğini düşünen bir hasta bunun olmaması için halen yapmakta olduğu davranışı ikinci kez yaparak bu düşünceden kurtulabilir (yolda yürürken aynı yolu geri dönüp tekrar yürümek gibi)
  • Kontrol etme: evine bir şey olacak veya yangın çıkacak korkusu ile tekrar tekrar kapıyı veya tüpün kapalı olup olmadığını kontrol etmek gibi.
  • Biriktirme: işe yaramayan bir çok eşyayı biriktirmek gibi. Örneğin bazı kişilerde yeterli yerleri olmadığı halde gazeteler, boş kavanozlar veya konserve kutuları gibi işe yaramayan şeyleri atamama davranışı görülebilir. Son birkaç yıldır yurdumuzda gazetelere yansıyan çöplük evler buna en güzel örnektir.
  • Sayma: yolda yürürken kaldırım taşlarını sayma veya araba plakalarını okuma, günlük işleri yaparken belli sayılarda tekrar etme v.b.(örneğin kazağını beş kere giyip çıkarma veya aynı yere üç kere gitmeme gibi)
  • Tamamlama: bu kompulsiyonu olan hastalar bir dizi davranışı mükemmel olana kadar tekrar tekrar yaparlar. Örneğin kirlilik takıntısı olan bazı hastalar el yıkamadan önce lavaboyu, musluğu ve sabunu yıkar (genelde belli sayıda) daha sonra belli sayıda elini yıkar ve elini yıkadıktan sonra tekrar aynı işlemi tekrarlar.
  • Aşırı tertipli ve düzenli olma: örneğin çalışma odasında herşeyin simetrik durması veya masanın üstündeki herşeyin belirli bir sıra ile dizilmesi gibi.
Yukarıda sayılanlar dışında sayı sayma, aşırı liste yapma veya aşırı dua etme gibi başka kompulsiyonlarda olabilir.
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN NEDENLERİ NELERDİR?
OKB’nin bilinen tek nedeni yoktur. Çeşitli etkenlerin bir araya gelmesi ile bu hastalığın ortaya çıktığı belirtilmektedir.
Genetik bir yatkınlıktan söz edilmektedir. OKB’ye neden olan bir gen bulunamamıştır, ancak OKB hastalarının yakınlarında bu hastalığın görülme olasılığı artmaktadır. Aynı ailede görülen OKB semptomlarının aynı olması gerekmez. Örneğin annede kontrol etme kompulsiyonları görülürken kızında sık el yıkama olabilir.
Beyinde kimyasal haberci görevi üstlenen serotonin seviyesinde düşmenin bu hastalığa neden olduğu söylenmektedir. Serotonin seviyesini artıran ilaçlar bu nedenle tedavide kullanılmakta ve tedavi edici etkisi görülmektedir.
Bazı araştırmacılar bu hastalarda beynin ön kısmı olan frontal kortex ile iç yapılardan bazal ganglionlar arasında iletişim kopukluğu olduğunu ileri sürmektedir.
Aile içi sorunlar veya stres yaratan durumlar bu hastalığa yol açmaz ancak var olan hastalığın alevlenmesine yol açabilir.
Obsesif kişilikteki kişilerle OKB’yi ayırmak gerekir. OKB hastalarının hastalık öncesi dönemlerinde genelde kompulsif davranışlara rastlanmaz.OKB hastalarının %15-35’inde hastalık öncesi dönemde obsesif uğraşlara rastlanır.
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir. Bu amaçla iki tedavi yöntemi kullanılmaktadır:
  1. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanmak
  2. Bilişsel davranışçı tedavi uygulamak
Hastaların hastalıkları konusunda kendilerini eğitmeleri çok önemlidir.
Tedavinin başlarında bilişsel ve davranışçı tedaviyi oturtmak ve tedavi dozunu ayarlamak amacı ile haftada en az bir kez doktor kontrolüne gitmek gerekir. Hastalık yatıştıkça kontroller seyrekleşir, tamamen düzeldikten sonra da yılda bir kez bile olsa kontrole gitmekte fayda vardır.
İyileştikten sonra belirtiler tekrar başlar ve kognitif davranışçı tekniklerle kontrol edilemez ise, beklenmeyen ilaç yan etkileri görülürse, depresyon, anksiyete bozukluğu gibi başka ruhsal hastalık belirtileri görülürse veya bir yakınını kaybetmek gibi hastalığı kötü etkileyebilecek önemli bir yaşam olayı ile karşılaşılırsa vakit kaybetmeden psikiyatriste başvurmak gerekir.
Hastalığın tedavisi uzun süreli ve hastayı çok zorlayıcıdır. Tedavi süresince hastanın kendi kaygısını kontrol etmesi gerekir ki bu bazen imkansız hale gelebilir. Böyle yorucu bir tedaviyi geçtikten sonra aniden tedaviyi kesmek kesinlikle önerilmez. Tedavinin seyri sırasında tedavi ile ilgili sorunlar ortaya çıktığında bunun doktor ile paylaşılmasında fayda vardır.
HASTA YAKINLARINA DÜŞEN GÖREVLER NELERDİR?
Bu hastaların kendi hastalıkları konusunda genelde iç görüleri yoktur. Bu nedenle bu hastalarla yaşayan kişilere çok iş düşmektedir. Bu hastalığın aslında tedavi edilebilir olduğunu anlatmak ve doktora gelem konusunda bu hastaları ikne etmek genelde yakınlarına düşmektedir. Hastalığın tedavisi yorucudur ve hastayı oldukça gerginleştirir, bu dönemlerde hastanın yanında olmak ve destek vermek çok önemlidir. Belirtileri tartışarak düzeltmek mümkün değildir. Hastalar zaten bu düşünce ve davranışın saçma olduğunun farkındadır, onlarla bunu tartışarak üzerlerine gitmek hastanın sıkıntısını artırmaktan başka işe yaramaz. Bunun yerine onları anladığınızı ve yanlarında olduğunuzu belirterek destek olmak tedavinin seyri açısından oldukça olumludur. Davranış tedavisinde amaç takıntılı düşünceleri ortadan kaldırmak değil hastanın bu düşüncelerle barışık yaşamasını sağlamaktır. Örneğin çöp bidonunun yanından geçerken eline kir bulaştığını düşünerek defalarca elini yıkayan bir hastaya “hayır kir bulaşmadı” demek yerine “eline kir bulaşıp bulaşmadığına karar vermek için çaba harcamamalısın, kir bulaştığını kabul etsen bile elini tekrar tekrar yıkamamak için direnmelisin” düşüncesi aşılanır ve hastanın bunu başarması istenir. Bu nedenle hasta yakınlarının bu düşünceye uymayan yaklaşımları tedaviyi zora sokmaktan başka işe yaramaz. Bu tür yaklaşımlar OKB beliritlerinin artmasına sebep olabilir.
Aile içi sorunlar bu hastalığın sebebi olmaz ancak çoğu zaman hastalığın belirtileri aile içinde sorunlara neden olur. Bu hastalık pek çok hastalıktan daha fazla hasta yakınlarını rahatsız eder. Örneğin yıkanma obsesyonu olan bir hasta gün boyu banyoyu işgal ettiği için, hasta yakınları banyoyu kullanamaz hale gelebilir, veya dışarıdan kir bulaşacak diye obsesyonları olan bazı hastalar sadece kendileri değil ailenin diğer fertlerini de bazı davranışlar yapmaya zorlayabilirler (örneğin dışarıdan gelir gelmez soyunup banyo yapmak gibi). Bu nedenle tedaviye gelindiğinde çoğu zaman hasta yakınları da hastalar gibi yorgun ve tükenmiştir. Yakınları OKB tedavisi gören kişilerin zaman zaman tedaviyi yapan doktoru ziyaret ederek tedavinin seyri konusunda bilgilendirmesi ve ne yapacakları konusunda bilgi alması oldukça faydalıdır. 

Kaynak: hatunca.net

Güncel Blog Sayfası Online Tv Sayfası Canlı Maç Seyret Ödev Sitesi Yemek Tarifi Bedava Backlink Cep Telefonu Free Backlink SEO Yarışmaları Memur Blog




Obsesif - Kompulsif Bozukluğu
SAPLANTI HASTALIĞI
A-Panik Bozukluk
B-Sosyal Fobi
C-Özgül Fobi
D-Saplantı-Zorlantı Bozukluğu (Obsesif-Kompulsif Bozukluk)
E-Travma Sonrası Stres Bozukluğu
F-Akut Stres Bozukluğu
G-Yaygın Bunaltı Bozukluğu
H-Somatoform Bozukluklar
I-Yapay Bozukluk
J- Disosiyatif Bozukluklar
A. Panik Bozukluk :
Panik Atağı (Panik Atak): Kendi başına bir hastalık değildir. Panik atağı değişik hastalıklarda ortaya çıkabilir (Panik bozukluğu, sosyal fobi, hipertiroidi, özgül fobi, saplantı-zorlantı bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, ayrılma anksiyetesi bozukluğu, Madde kötüye kullanımı gibi). Panik atağı bir grup belirtinin dördü veya fazlasının birden başlayıp 10 Dakika içinde en yüksek düzeyine ulaştığı yoğun bir korku ve rahatsızlık dönemidir:
• Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama veya kalp hızında artış, terleme, titreme veya sarsılma, nefes darlığı veya boğuluyor gibi olma, soluk kesilmesi, göğüs ağrısı veya göğüste sıkıntı, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sersemlik, düşüp bayılacakmış gibi olma, gerçek dışılık duyguları veya benliğinden sıyrılma (depersonalizasyon), ölüm korkusu, uyuşma-karıncalanma duyguları, üşüme-ürperme-ateş basmaları.
Panik bozukluğu kendiliğinden panik ataklarıyla ortaya çıkar; bazen tabloya agorafobi eşlik eder. Yani açık alanlarda bulunmaktan, ev dışında tek başına kalmaktan, kalabalıkta bulunmaktan korku olabilir. Yeniden panik atağı bekleme, denetimini kaybetme, kalp krizi geçirme, çıldırma korkusu olabilir. Ataklar haftada 2-3 kez yineleme eğilimindedir. Tedaviye verdiği yanıt iyidir.
Tedavisinde öncelikle antidepresanlar, bunaltı giderici ilaçlar, kendini tanımaya yönelik psikoterapi, özellikle kaçınma davranışlarını denetlemeye yönelik davranışçı psikoterapi, bilişsel psikoterapi gibi seçenekler vardır.
B. Sosyal Fobi
Kişinin tanımadık insanlarla karşılaştığı veya başkalarının gözünün üzerinde olabileceği bir veya birden fazla toplumsal durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyması halidir. komik duruma düşeceği veya utanç duyacağı biçimde davranacağından korkar. Korkusunu aşırı veya anlamsız olduğunun farkındadır. Korkular çoğu sosyal durumu kapsıyorsa Çekingen Kişilik Bozukluğu anlamına gelir ve ek tanı konabilir. (Söyleşileri başlatma ve sürdürme, küçük topluluklara katılma, karşı cinsle çıkma, üstleriyle konuşma, toplantılara gitme gibi konularda). Eleştirilmeye, olumsuz değerlendirilmeye, reddedilmeye aşırı duyarlılık, hakkını savunmada güçlük çekme, aşağılık duygusu veya özgüven düşüklüğü vardır.
Sağaltımda antidepresanlar, duyarsızlaştırma, seans sırasında deneme, ev ödevleri, yüzleştirme gibi davranışçı psikoterapi yararlı olabilir.
C. Özgül Fobi :
kadınlar arasında en yaygın ruhsal bozukluktur. Korkulan nesneler ve durumlar hayvanlar, fırtınalar, yükseklik, hastalık, yaralanma ve ölüm olabilir. Alt tipler bunların baskın alanına göre; hayvan tipi, doğal çevre tipi, kan-enjeksiyon-yara tipi, durumsal tip ve diğer tiptir.
Fobik uyaranlarla karşılaşma veya karşılaşma beklentisi ile aşırı veya anlamsız, belirgin ve sürekli korku başlar, hatta panik atağı biçimini alabilir. Kişi korkusunun aşırı veya anlamsız olduğunu bilir. Fobik durumdan kaçınılır veya yoğun sıkıntıyla buna katlanılır.
En yaygın denenen tedavi yüzleştirmeye dayanan davranışçı psikoterapidir. Kademeli uygulanır. Duyarsızlaştırma amaçlanır. Gevşeme teknikleri de öğretilir.
D. Saplantı-Zorlantı Bozukluğu (Obsesif-Kompulsif Bozukluk):
Halk arasında "temizlik hastalığı" olarak tanınır. Saplantı (obsesyon) yineleyici ve zorlayıcı düşünce, duygu, dürtü veya hayallerdir. Zorlantı ise (kompulsiyon) sayma, kontrol etme, kaçınma gibi bilinçli, standardize, yineleyici düşünce veya davranıştır. Tipik olarak saplantılar kişinin bunaltısını arttırır, zorlantılar ise azaltır. Zorlantıya direnmeyle (yapmamayla) da sıkıntı artar. Rahatsızlık verici dürtü veya düşünce sadece gerçek yaşam sorunları hakkındaki aşırı üzüntüler değildir. Kişi ya bunlara önem vermemeye, baskılamaya veya başka bir düşünce veya eylemle etkisizleştirmeye çalışır.
Yineleyici davranışlar el yıkama, düzene koyma, kontrol etme, dua etme, sayı sayma, birtakım sözcükleri sessizce söyleme olabilir. Sıkıntı yanı sıra zamanın boşa harcanması da söz konusudur. Takıntı örneğin Günde 1 Saatten daha uzun zaman alır. Olağan gündelik ve mesleki yaşam bozulur veya etkilenir.
Belirtiler çoğunlukla aniden ve stresli bir olay sonrasında başlar. Tanı ve tedavi utançtan, saklamaktan dolayı 5-10 yıl gecikebilir. Üçte biri önemli ölçüde, yarısı kısmen düzelir, geri kalan ya hasta olarak kalır ya da kötüleşir.
Tedavisinde antidepresanlar, davranış psikoterapisi (karşı karşıya bırakma, zorlantı yanıtını önleme) sayılabilir.
E. Travma Sonrası Stres Bozukluğu :
Herkes için travmatik olacak büyük bir duygusal stresten sonra başlayan bir ruhsal bozukluktur. Kişi gerçek bir ölüm, ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma, kendi veya başkalarının fiziki bütünlüğüne tehdit olayını ya yaşamış, ya karşılaşmış ya da tanık olmuştur.
Bunlara aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşmeyle tepki vermiştir. Tekrar tekrar sıkıntı verici tarzda anımsayabilir; sık sık olayın sıkıntılı düşlerini görebilir; sanki yeniden oluyormuş gibi davranır ya da hisseder, travmatik olayı çağrıştıran iç ya da dış olaylarla karşılaşmaktan yoğun sıkıntı duyar. Travmayla ilgili duygu ve konuşmalardan kaçmaya, ilintili kişiler, etkinlik ve yerlerden uzak durmaya çabalar; travmanın önemli bir yönünü anımsayamaz, eskiden önemsediği etkinliklere karşı ilgi ve katılımı azalır; insanlardan uzaklaşma, yabancılaşma olur, sevememe, bir geleceği kalmadığı duygusuna kapılabilir. Bunlardan başka uykuya dalma ve uykuyu sürdürmede güçlük, öfke patlamaları, yoğunlaşmada zorluk, huzursuzluk ve aşırı irkilme tepkileri olabilir. Bu belirtilerin 1 aydan uzun sürmesiyle tanı konur.
Hastalık belirtileri travmatik olaydan sonra bir hafta gibi kısa bir sürede de başlayabilir, 30 yıl gibi uzun sürede de başlayabilir. Hastaların %30ˊu tam düzelir, %40ˊı hafif belirtilerle sürer, %10ˊu değişmez veya kötüleşir.
Tedavide ana yaklaşım destekleme, konuşmaya cesaretlendirme, baş etme yolları için eğitme, hasta ve ailesi için grup terapileridir. İlaç sağaltımı yararlı olabilir.
F. Akut Stres Bozukluğu :
Travma yaratıcı olaydan sonra 4 hafta içinde başlayıp 2 Gün - 4 hafta devam eden stres bozukluğu sınıfıdır. Akut stres bozukluğunda sıkıntı verici olayı yaşarken veya sonrasında disosiyatif (çözülme) belirtiler olur. Bunlar:
• Uyuşukluk, dalgınlık, tepkisizlik, afallama, yabancılaşma, benliğinin dışına çıkma (depersonalizasyon), travmanın önemli bir yanını anımsayamama gibidir.
Bir yandan da sanki travma yineleyerek yaşanır: Gözüne tekrar tekrar gelen görüntüler, düşünceler, düşler, yanılsamalar, anımsatıcı şeylerle karşılaşınca sıkıntı duyma. Ayrıca travma anılarını uyandırabilecek düşünce, duygu, konuşma, etkinlik, yer ve insanlardan kaçınma çabası olur. Uyuma zorluğu, huzursuzluk, yoğunlaşma güçlüğü, aşırı irkilme gibi bunaltı ve uyarılma belirtileri vardır.
Tedavisi Travma Sonrası Stres Bozukluğuˊnda olduğu gibidir.
G. Yaygın Bunaltı Bozukluğu :
Bireyin sosyal/mesleki yaşamını önemli ölçüde bozan veya aşırı sıkıntıya neden olan, çeşitli bedensel belirtilerin eşlik ettiği en az 6 Ay süren bir yaygın endişe halidir. Kişi üzüntüsünü denetlemekte zorlanır. Aşağıdaki belirtilerin 3ˊü veya fazlası bulunur:
• Huzursuzluk, aşırı heyecan veya endişe, kolay yorulma, düşünceleri yoğunlaştıramama, boş zihin duygusu, kas gerginliği, uyku bozukluğu.
Bunlardan başka titreme, huzursuzluk, baş ağrıları, soluk daralması, aşırı terleme, çarpıntı, sindirim sistemi belirtileri olabilir.
Bu hastalar çoğunlukla pratisyen veya Dahiliye uzmanlarına başvurur. Ellerinde uzun bir tahlil listesi olabilir.
Tedavi için en etkili yaklaşım psikoterapi, ilaç ve destekleyici yöntemlerin bir arada kullanılmasıdır. İlaç tedavisi 6-12 ayda tamamlanabileceği gibi yaşam boyu sürdürmek de gerekebilir.
H. Somatoform Bozukluklar:
a. Bedenselleştirme (Somatizasyon) Bozukluğu :
Birkaç yıllık bir dönem içinde ortaya çıkan, tedavi arayışlarıyla sosyal/mesleki veya önemli diğer işlev alanlarında bozulma ile sonuçlanan, 30 yaşından önce başlamış çok sayıda bedensel yakınma öyküsü ile belirli bir bozukluktur.
En az 4 ağrı belirtisi, 2 sindirim sistemi belirtisi, 1 cinsel belirti, 1 yalancı nörolojik belirti bu bozukluğun tanısı için zorunludur. Ağrı belirtileri; baş, karın, sırt, eklemler, kol-bacaklar, göğüste, dışkılamada, adette, cinsel ilişki sırasında veya idrar yapma sırasında. Sindirim belirtileri; bulantı, şişkinlik, kusma, ishal, birçok yiyeceğin dokunması. Cinsel belirtiler; cinsel ilgisizlik, sertleşme veya boşalma bozukluğu, düzensiz adet, aşırı kanamalı adet, gebelikteki aşırı kusma. Yalancı nörolojik belirtiler; koordinasyon veya denge bozukluğu, güç kaybı veya felç görünümü, yutma güçlüğü, boğazda düğümlenme, ses kısılması, idrar çıkaramama, varsanılar(olmayan sesleri işitme, görüntüleri görme gibi), dokunma veya ağrı duyusu kaybı, çift görme, körlük, sağırlık, katılıp kalmalar, anımsayamama halleri, bayılma olmadan bilinç sislenmesi.
Bir tıbbi durum/hastalık olsa bile ortaya çıkan toplumsal/mesleki bozulma beklenenden çok daha fazladır. Tam düzelmenin az olduğu kronik gidiş gösterir. Çökkünlük (Depresyon) eklenebilir.
Tedavisinde olanak dahilinde ilaçlardan kaçınmalı, doktor doktor gezme önlenmeli, destekleyici veya kendini tanımaya yönelik psikoterapi denenmelidir.
b. Sinirsel Bayılma (Konversiyon Bozukluğu) :
Bilinen bir nörolojik veya tıbbi hastalıkla açıklanamayan bir veya daha fazla nörolojik belirtinin bir arada olmasıyla belirli bir bozukluktur. Felç, körlük ve konuşamama en sık görülen belirtileridir. Belirtiler duyusal, motor ve nöbet belirtileri olarak 3 kümede yer alır. Duyusal olanlar; kol-bacaklarda duyu kaybı, uyuşma-karıncalanmalar, vücudun sağ ya da sol tarafını tutan duyu kayıpları, sağırlık, körlük şeklindedir. Motor belirtiler yürüyüş bozukluğu, kas zayıflığı ve felci içerir. Bir, iki veya bütün kol-bacaklar tutulabilir. Sara hastalığını andıran nöbetler olduğu gibi hastaların üçte birinde saranın bir türü aynı zamanda bulunabilir. Hastalık sonucu görev ve zorunlulukların gevşetilmesi, destek alma, hastalık yoluyla denetleme gücü kazanma olabilir.
Tedavide kendini tanımaya dönük veya destekleyici psikoterapi önceliklidir. Terapide hem ilgi hem de otorite sağlanmalıdır.
c. Somatoform Ağrı Bozukluğu :
Vücutta bir veya daha çok yerde tıbbi ve nörolojik nedenlerle açıklanamayan ağrı vardır. Sonunda ağrının başlangıcı, şiddeti, alevlenmesi, veya sürmesinde ruhsal nedenlerin rolü olduğu yargısına varılır. Bilinçli bir amaca yönelik veya yalandan yapılmış değildir. 40-50ˊli yaşlarda zirve yapar. Kol gücüyle çalışılan mesleklerde daha çoktur.
Bilinçdışında ağrıyı hak ettiği duygusuyla ilaçlara yanıt vermeyebilir. Ameliyat isteğinde ısrar edebilirler. Tedavisinde sakinleştiriciler genellikle yararsızdır. Antidepresanlar, davranışçı ve kendini tanımaya yönelik psikoterapi yararlı olabilir.
d. Hastalık Hastalığı ( Hipokondriyazis ) :
Bu hastalıkla kişi vücut belirtilerini yanlış yorumlayarak ciddi bir hastalığı bulunduğu veya oluşacağı korkusuyla uğraşır. Yeterli tıbbi inceleme ve beden sağlığı güvencesine karşın düzelme-rahatlama olmaz. En az 6 ay süren bu hastalık kişi için belirgin sıkıntı kaynağı, mesleki, toplumsal işlevsellikte bozulmaya yol açmaktadır. Bazı hastalar duydukları kaygının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul edemezler.
En sık 20-30ˊlu yaşlarda başlar. Fiziksel hastalık eşikleri ve katlanma güçleri düşüktür. Hasta rolünün kabulü de önemli bir beklentidir. Bu bir kaçış yolu sunar. Hastaların %80ˊinde ek olarak depresif hastalıklar, bunaltı bozuklukları olur. Hastalık hastalığının uzun sessiz dönemleri olabilir.
Ruhsal tedaviye genellikle dirençlidir. Kendini tanımaya yönelik psikoterapiye fazla yanıt yoktur. Grup psikoterapisi, düzenli ve sık görüşmeler, kanlı tanı ve tedavi yollarından kaçınma, hastalık rolünü pekiştirmeden destekleme tedavi ilkeleridir.
e. Vücut Dismorfik Bozukluğu :
Hayali bedensel bir kusur ile uğraşma veya çok ufak kusurların çarpıtılıp abartılmasıdır. Psikiyatristten çok dermatolog, dahiliye veya Plastik (estetik) cerrahlara başvururlar. 15-20 yaşlarda başlar, %90ˊı en az bir depresyon dönemi geçirmiştir.
En sık endişe kaynağı olan beden bölümü burundur. Endişe kaynağı zamanla değişebilir. Aynaya aşırı bakma, yansıtıcı yüzeylerden kaçınma, giyim ve makyajla gizleme çabası, sosyal ve mesleki geri çekilme olabilir.
Tedavide antidepresanlar ve psikoterapi düşünülmelidir.
I. Yapay Bozukluk :
Yapay bozukluğu olan hastalar istemli olarak tıbbi veya ruhsal bozukluk belirtileri gösterir, öykü ve belirtilerini yanlış tanıtırlar. Tek görünür amaç hasta rolü takınmaktır. Hastaneye yatış temel amaç veya yaşam biçimi olabilir. Tanı için hastayı tanıyan birinden ek bilgi almak önemlidir.
Ruhsal belirtilerle giden yapay bozuklukta sınır (borderline) kişilik bozukluğu olabilir. Dinleyenin ilgi göstermesi hastayı hoşnut eder, belirtiyi pekiştirir. Çelişkili ve yanlış bilgi verirler. Çoğu hasta saygın birinin kimliğini takınır.
Fiziksel belirtilerle gidiş ön plandaysa hastane bağımlılığı, cerrahi girişim bağımlılığı, profesyonel hasta sendromu gibi adlarla anılırlar. İlaç veya madde alarak fiziksel belirti oluşturabilirler. İsteyici ve zor hastalardır; hekimi suçlama, dava tehdidi olabilir.
Tedavisi zordur; özgül etkili tedavisi yoktur. Hekim ve tedavi ekibinde güçlü olumsuz duygulara yol açar. Maske düşürücü tavırdan kaçınmalıdır. Birinci basamak (Sağlık ocağı) hekimiyle işbirliği yararlı olabilir.
J. Disosiyatif Bozukluklar :
a. Disosiyatif Amnezi (D.Unutma) :
Disosiyatif bozuklukların temel sorunu bilincin "bölünmez" durumunun kaybıdır; bu bir karmaşaya yol açar. Disosiyatif amnezideki Anahtar belirti hastanın belleğindeki depolanmış bilginin anımsanamamasıdır. Bu unutkanlıkla açıklanamaz, altta bir beyin bozukluğu yoktur, stresli ve acı veren olaylarla ilgilidir.
En sık görüleni sınırlı bellek kaybı olup birkaç saat-birkaç günlük bellek kaybıyla sonuçlanır. Genellikle birden bire sonlanır, az sayıda yineleme ile tam iyileşir.
Tedavide hastaya unuttuklarını anımsayacak kadar gevşeme sağlayan, damardan gevşetici ilaçlar yararlı olabilir.
b. Disosiyatif Füg (D. Kaçım):
Disosiyatif fügü olan hastalar, geçmişini unutup birden evlerinden veya bildik iş ortamlarından uzaklaşır ve önceki isim, Aile, iş gibi önemli kimlik özelliklerini anımsayamazlar. Tamamen yeni bir kimlik ve iş edinirler. Her şeyi unuttuğunun farkında değildir; sessiz, sade, el-etek çekmiş gibidirler.
Nadir görülür. En sık savaş sırasında, doğal afet sonrasında, evlilik dışı ilişki gibi kişisel krizler sonucunda ortaya çıkar. Bazı kişilik bozuklukları füge yatkınlık sağlar: borderline, şizoid, histrionik. Genellikle Saatler veya Günler sürer, seyrek olarak yılları bulur.
Kendiliğinden ve hızlı iyileşir; tedavide psikoterapi yararlı olabilir.
c. Yabancılaşma (Depersonalizasyon Bozukluğu) :
Kişinin kendi zihinsel süreçlerinden veya bedeninden ayrıldığı duygusunun olduğu veya bunlara dışarıdan bir gözlemciymiş gibi bakıyor olduğu sürekli veya yineleyen yaşantılar biçimindedir. Bu sırada kendilerini Mekanik, Rüyada veya bedenlerinden ayrı olarak hissedebilirler.
Bu bozuklukta derealizasyon (yabancılaşma) belirtisi de olabilir: dış dünyadaki nesneleri yabancı veya gerçek dışı olarak algılama. Geçici yabancılaşma herkeste olabilir. Çoğu hasta gerçeklik hislerindeki bozulmanın farkındadır.
Tedavide nörotik belirtiler ön plandaysa kendini tanımaya yönelik psikoterapi hastanın kişiliği, insan ilişkileri, yaşam durumunun değerlendirilmesine odaklanabilir.
d. Çoğul Kişilik (D. Kimlik Bozukluğu) :
Süregiden (kronik) bir disosiyatif bozukluktur. Kişide iki veya fazla kimlik ya da kişilik durumu vardır. Her kişilik kendi içinde oldukça süreklilik gösteren bir çevre ve benlik algısı, ilişki kurma ve düşünce biçimine sahiptir. En az ikisi kişinin davranışlarını zaman zaman denetimi altında tutar. Önemli kişisel bilgileri unutma, sıradan unutkanlıkla açıklanamayacak ölçüdedir. Hemen %100’ü çocuklukta travmatik olay yaşamıştır (en sık fiziksel ve cinsel kötüye kullanım, özellikle de ensest). Ayrıca bu bozukluğa eğilim, çevre etkenleri ve destek yokluğu da hesaba katılmalıdır.
Sıklıkla yanlış tanılarla izlenirler. Bir kişilikten diğerine geçiş ani ve dramatiktir. Kişilikler birbirinden haberli olmayabilirler (amnezi), haberdar kişilikler birbirini arkadaş, eş veya rakip/düşman olarak görebilir.
Tedavide en etkili yaklaşımlar hipnoz veya ilaç destekli görüşmelerle kendini tanımaya yönelik psikoterapidir. Antipsikotik ilaçlar kullanılmaz. Düzelme aşamasında çoğunlukla travma sonrası stres bozukluğu belirtileri çıkar ve antidepresan veya sakinleştiriciler gerekebilir

30 yorum:

Obsesif kompulsif bozukluk bir anksiyete hastalığıdır. OKB’si olan insanlar sık sık ya da her zaman kafalarına takılan düşüncelerle ya da imgelerden dolayı sıkıntı yaşar.

Obsesyon (takıntı) denilen bu düşünceler, bazen tuhaftır. Endişeli olmanıza ve anlamsız şekilde davranmanıza neden olurlar. Kaygılarınızdan kurtulmak için tekrar eden davranışlar yapabilirsiniz.

Bu hareketlere kompulsif (zorlantı) bozukluklar denir. OKB belirtileri erkeklerde 6-15 yaş arasında, kadınlarda 20’li yaşların başlarında başlar.

arkadaşlar ben de okb hastasıyım ve yaklasık olarak 1 senedir aşırı bir şekilde acısını çekiyorum...bendeki etkisi İNSAN DAVRANISLARINI İNCELEME üzerine..aptalca bir düşünce oldugunun farkındayım.daha çok ta sevgilimin davranışlarını inceliyorum...onun hakkında bir çok önerme üretiyorum...ama çok yanlıs bi davranış oldugunun farkındayım...beş günde bir psikoterapi görüyorum ama her ne kadar atlatıyorum desemde etkisi kalıyor...yani bişeyleri beyinde bitirmek lazım.herşey kendinde bitiyor ama ben bunu yapamıyorum işte...son zamanlarda da kulagımdaki çınlamaya takmaya başladım bu aptalca düşünceler günde yaklaşık olarak 8 saatimi alıyor.... SİZE TAVSİYEM FAZLA TAKMAYIN EĞER TAKARSANIZ TAKINTI SİZE ÖYLE BİR TAKARKİ KURTULAMAZSINIZ

merhabalar kız arkadaşım bugün doktora gitti ve obsesif kompülsif bozuklugu oldugu ortaya cıktı. ama hemen bu tanıyı koymak ne kadar doğru kişinin psikolojisi için.. ya eğer öyle değilse kişi kendini öyle sanıyorsa sonuç daha kötü olmaz mı? diyelim ki evet bu hastalıga sahip ömür boyu mu taşıyacak peki bu hastalıgı iyileşme durumu nedir? yani bu hastalıgın bazı evrelerimi yukarıda okudum ama bizim yaşadıgımız böyle değil daha cok eve hırsız girecek mi? babam ölecek mi? gece bu yüzden uyuyamıyor ama bu sebebler mantıklı degıl mı tabi uzun süre takıntı yapması normal degıl ama obsesif bozuklugu mu var? yardımcı olursanız sevinirm.

baldızımda aynı hastalık var sanırım. ama bu çok ilerlemiş. depresyon teşhisi koydular ama anladım ki obsesif. çünkü eşim henüz yeni söylüuor onun daha önce defalarca elini yıkadığını ve yemeklerin koktuğunu vesaire temizlik takıntısı olduğunu. hakkari gibi yerde nasıl olacaksa obsesif tedavisi bilemiyorum. artık çok ilerlemiş. saldırganlaşmış. annesine saldırıyor. saçma sapan sözler sarfediyor. duyarsızlaşmış. üstelik eskisinin tam zıttı. banyo yapmıyor, pislik içinde yaşıyor hatta tuvalette su bile kullanmıyor. eliyle sürekli çenesinin altından boynunu tutup duruyor. boğazında bişey kaldığını düşünüyor. beynime virüs bulaşmış diyor. merak ettiğim şey acaba hastalık ilerlerse şizofrenik yada paranoya tehlikesi var mı? çünkü beyninde ya da vücudunun başka yerlerinde bir şeyler olduğunu ileri sürmesi paranoya belirtisi bildiğim kadarıyla. zor.. çok zor ve açıkçası ben iyileşeceğine ihtimal vermiyorum. 2ay yanımızda kaldı. tabiiki eşimin obsesif belirtilerini şimdi söylüyor olması büyük ihmal. bundan sonrası doktorluk sanırım ama geç kaldık gibime geliyor. Allah şifa ve sabır versin herkese.

hukuk fakultesi 3. sınıf öğrencisiyim 3 SENEDİR UĞRAŞIYORUM devamlı psikoterapi görüyorum.ASLINDA HEPİSİMİZ POTANSİYEL OKB HASTASIYIZ AMA KİMİMİZDE AKTİF OLARAK BULUNMAKTA KİMİLERİNDE DE PASİF DURUMDA...benim durumumda alttaki arkadaşınki gibi...yani İNSAN DAVRANIŞLARINA ÖNEM VERİYORUM VE AYNI BEN DE SEVGİLİMİN DAVRANIŞLARINI İNCELİYORUM....ACABA BENİ ALDATIRMI ACABA BENDEN BAŞKASINA BAKARMI YA DA BAKTIMI HİÇ...ACABA İLERDE BENİ SEVMEZ Mİ...VE DAHA BİRÇOK ŞEY....İNANIN ÇOK APTALCA AMA ELİMDE DEGİL...İNSAN ARTIK HAYATA ŞÜPHEYLE BAKMAYA ÇALIŞIYOR VE İNANIN İÇTEN İÇTEN ÇÖKERTİYOR İNSANI...ALLAHTAN TEK DİLEGİM BİR GÜN BENİ TERK ETMESİ BU HASTALIGIN AMA İNANIN GÜNDE YAKLASIK 12 SAATİMİ ALDIGI OLUYOR ARTIK VE BAZEN SON NOKTAYA GELİP KAFAMA SIKMAK GEÇİYOR İÇİMDEN....ÇIKMAZDAYIM DOKTOR DA BİÇARE AMA BİR GÜN YENECEGİM BU İLLETİ BUNA YENİLMEK İSTEMİYORUM....

merhaba ben askere gıtmeden once cok ıyı cok eglencelı cok mutluydum askerden geldıkten sonra tek a rleyıcı davranışlar da bulunmaya başladım ornek sakalını kes dıyor bırı kesmesen amcam kızar ben bılyorum kızmayacgını da ıcmdekı oyle dıyor kontrol edmyorum bu en fazla ınsanların arasına gırdıgımde fazla aklıma gelyor bu hastalıgım ama şunu soylıyım bunlar sorun dıyıl canımı yakıyor acaba terapi gormem faydası olurmu yardımcı olurmusuz

ilaç tedavisi fayda vermiyorsa ne yapmalıyız.
9 yıldır okb hastasıyım.
bu hastalığa karşı geliştirilen en son teknolojilerden haberi olan var mı ?

bende 9 yıldır okb hastayım ben 20 gün boyunca klinikte yattım hastalığımın çoğunluğunu atlattım.klinikte terapi ve ilaç tedavisi gördüm.hastalığın ağırlığına göre başka tedavilerde yapılıyordu.

sayın memet rumuzlu arkadaşım. selamlar. benim kardeşim de de okb var 4 yıldır. hatta daha uzun süreli ama bizim farkına varmamız ve de tedaviye başlamamız 4 yıl oldu. çok dirençli bir okb hastası. bikaç doktora götürdük. istanbulda da hastanede yattı ama faydası olmadı. uygulamalı terapi olmadı. kardeşime gereken özen gösterilmedi. doktora gitmek istemiyor artık. ne desekte boş onun için. doktorlara olan güveni yıkıldı. bizde ailecek araştırıyoruz sürekli. nerden deva bulabiliriz diye. bu siteyi görünce yorumlar arasında senin yorumun ilgimi çekti. sende geçirmişsin bu hastalığı. çok şükür atlatmışsın. geçmiş olsun. senden ricam gittiğin doktorun adını yerini ilini verirsen sevinirim. bide tedavin hastanede yatarakmı yoksa terapi şeklindemi oldu, hastalığın tam adı ve boyutu neydi bunlar hakkında bilgi vermeni rica ediyorum. lütfen çok acil. bizde kardeşimin biran önce iyileşip hayata yeniden başlamasını istiyoruz. Allah razı olsun.

doktorun ismi Ertan Tezcan.biraz önce tereddüt ettim yazmakta.çünkü hala hastalığın etkileri sürüyor.Terapist diye bir yer.tam adresini bilmiyorum ama idealtepetede doğu evleri durağı caddesinde diye hatırlıyorum.doktor bey ben tedavi görürken maltepe üniversitesi hastenesindeydi.orada tedavi gördüm 21 gün,tabi başka doktorlarda ilgilendi orada.çok şükür şuan iyiyim.inşallah kardeşinde iyi olur.çünkü çok zor bir hastalık.yaşamayan bilemez.Allah yardımcınız olsun.

2 yıldır bu hastalık muztaribim benim obsesyonlarım daha çok dokunmayla ilgili şu yazıyı yazmak 10 dakikamı aldı allah hepimizin yardımcısı olsun

merhaba arkadaşlar ben kendimi bildim bileli bu hastalıktan çok aşırı sıkıntı çekmiş biriyim yaşım 26 ve inanın bu yaşıma kadar bu hastalığın bende olduğunun farkında bile değildim evet çok sıkılıyordum ama hastalık değil normalmış gibi geliyordu bana ama şimdi biliyorumki bu hastalık var bende sürekli düşünceler allah yardım bu hastalığa yakalanan insanlara şimdi kendi çabalarımla ilaç tedavisi görüyorum yavaş yavaş iyileşme hissediyorum çok defa intahar etmeyi düşündüm ama inanın çözüm değil intahar güçlü olmak gerekir ve yılmamak ve içten allahtan şifa dilemek bu hastalığa yakalanan arkadaşlarıma allahtan şifa ve sabır diliyorum

arkadaşlar izledinizmi bilmem ama alanur özalp adında bir psikolog geçenlerde bir programda bu hastalığın artık kesin çöümü olduğunu söyledi kendisini verdiği numaradan aradım kesin tedavi yönteminn ne olduğunu sordum ama ancak kendi çalıştığı merkeze gitmem gerektiğini söyledi ne yapabilirim yardımcı olurmusunuz...

arkadaşlar allahütealaya dua edin rabbimize ulaşin nasil minamaz kılarak tesbih çekerekemin olun maneviyat olrak rahatlarsınız şüphesiski allah dualarimi duyar ve bize yardim eder [ama gerçekten gönülde isteyin]

Arkadaşlar bana da 2,5 yıl önce okb tanısı konmuştu. Ne kadar acı veren bir şey olduğunu çekmeyen bilemez. Doktorum çok uzun ve zorlu bir sürecin beni beklediğini söylediğinde, her şeye varım dedim. Hayatım kilitlenmişti.Göğsüm daralıyor du, kriz anlarımda.İlaçlarımla, tedavimle beraber Allah'a sığındım. 1,5 yılda katedilen yolu 2-3 ayda katetmişim. Bir daha da geriye dönüp bakmamaya çalıştım. Hala bazen düşünceler beynimde dolaşsada ( ocak açık, kapı kapanmadı, uçak düşecek, herşeyin kirli ve tüm dolabtaki herşeyi kirletti diye)hayatıma devam ediyorum.Hastalar tavsiyem, rahatsızlığınızı kabul edin ve iyileşmeyi isteyin.Sonuçta herşey insanlar için, beyin kimyasının bozulması da, diğer rahatsızlıklar gibi birşey. Benim asıl adımım iyileşmeyi istemek, doktora gitmek ve Allah'a sığınmak oldu.

arkadaşlar bendede temizlik takıntısı var. kapı kolları gibi çok dokunulan şeylere dokunamıyorum. ayrıca dışardan gelen yeni alınmış veya alınmamış herşey pis geliyor bana. ben ilaç içtim. ama kafam uçtu sarhoşlaştım. pekte bi faydasını görmedim. ve uzun süredir araştırma ve düşüncelerimin sonunda kesin tedavimin yöntemini buldum. bundan eminim. ve kendimi tedavi edicem
bu iş inanç irade ve alışkanlık meselesi.
1-inanç.öncelikle kendime bi kaset hazırlayacağım. herşeyin temiz olduğuna dair sürekli telkinde bulunacağım ve bu düşüncenin bilinçaltıma yerleşmesi için herşeyin temiz olduğunu hem yazıp hemde içimden tekrar ederek telkinde bulunucam kendime. özellikle uyumadan evvel.
2- irade.bir işi yaptığımda ikinci kez yapmamak için inat edicem. kim oluyo bu hastalıkta beni esir ediyo. inat değilmi yenicem.( bunu uyguladım ve başardım artık bir yaptığımı iki kere yapmıyorum)ayrıca aklıma kötü bişi geldiğinde aman boşver demeyide öğrendim. hemen ilgimi başka alana çekiyorum. neşeli bi film izliyorum şarkı dinliyorum kitap okuyorum ibadet ediyorum ve aklımdaki düşünceyi unutuyorum. savaşmak bi işe yaramıyo. unutmaya çalışıp üstelemeden boşverin başka şeylerle ilgilenmeye başlayın. ben öyle yaptım ve bu düşüncelerdende kurtuldum.ben dini olarakta korkutucu düşüncelerle doluyodum.inkar gibi. ve sinirlerim bozuluyodu. sonra boşvermeyi öğrendim. o düşüncelerin şeytan olduğunu düşündüm ve hıh deyip omuz silktim. boşverdim ve Allah'a döndüm ve aştım.

3- alışkanlık. bir şeyin temiz olduğuna kendimi zorlayıp inandırıp dokunuyorum, inanmasamda dokunuyorum. ve zamanla alışıyorum o şeye dokunmanın normal olduğuna.

arkadaşlar temizlik takıntımı ve kötü düşünce takıntılarımı bu şekilde aşıyorum.sizede tavsiye ederim. herkez kendi hastalığını daha iyi tanır. ama bu iki takıntıyla baş etmenin yolu olarak bunları buldum. başka fikirleri olan lütfen söylesinde şu hastalığı yerle bir edip yenelim. he arkadaşlar bide kendinizi basit şeylerle mutlu etmeyi öğrenmeliyiz. illa çok para çok başarı lazım değil mutlu olmak için. film izleyip dans edipte mutlu olunur. yemek yerken bile olunur. ibadet en büyük yardımcı. mutlu oldukça aşarsınız bu hastalığı. ben böyle aştım çoğu şeyi, son olarak temizlik konum kaldı bunuda yenicem.

ayrıca benim yengem kurtlu kirazları yedi hala sağlam hala yaşıyo. gayet sağlıklı smilies/wink.gif

lütfen yardım edin baan sevdiğim burdan gidince bdne takındı başladı ve hatta bu yazıyı geri silip geri yazdıgım bile oldu çoqk zamanımı aldı kafamda sürekli zihinsel ifadeler seyiriyor şunu yap şunu yapma herşey 4 dört defa yapıyorum hele bulaşık yıkamam 1 saatat sürüyor yemim olsunki 3 ay odlu böyle olalı çoq yoruluyorum beynimde yoruluyor ayrıca kardeşlerim deli oldgumu zannediyor elbiselerimi düremiorm uzun zmn alıyor esksik bişe olmamalı araba seslerinden kokruyorum yalnızlk duygumdan oldu bunlar tedavisi ne çıldurıcam lütfen yardm edin ışıktan kokruyorum

4 takıntım 4 4 4 444 4 4444444ne 3 ne 5 yarabbim diyorum ya al canımı ya bu 4 ü sil zihnimden 3 ocakta dogdum ocak 1.ay+3 eşittir yine 4 hersey 4 le baslıor ve 4 le bitiyor ramazanda dogdum ramazanda ölecem intihat etmeq istiyorum yeter artık diyorum bıktım nedne diğer insnalarda olmuyor ki bu salak şey deli sanıyorlar beni

herkese merhaba 4 yıldır bu hastalıkla uğraşıyorum hafiflediği zamanlar oldu ama tekrar başa döndün hatta daha fazla arttı sürekli dr değiştirdim şuan kriz geçiriyorum ve herkesten kaçıyorum ümidim tükendi artık çok zor bir hastalık hangi ilacı içeceğimi şaşardım her dr ilaç değiştiriyor bazıları faverinin ana ilaç olduğunu söylüyorlar ne dersiniz kimiside anfranil diyor kafam icene karıştı anafranil cipralex ve risperdal bir arada içilirmi ben pek dayanamadım ama sonunda bıraktım faverine döndüm.

slm arkadsalar..sıze sormak ıstedıgım bı ılac var..paxıl...bu ılacı kullananlarınız oldumu olduysada ne kadar faydalı bır hap?yardımcı olursanız sevınırm..

YA BENDE DE AYNI RAHATSIZLIK VAR DELİ OLACAM YA..
ELİMDE DEĞİL ..
BENİM 7 YAŞINDA OĞLUM VAR HİPERAKTİVİTE VE DİKKAT DAĞINIKLIĞI TEDAVİSİ GÖRÜYOR ..ONUN HAREKETLERİ KÖTÜ DAVRANIŞLARI BENİ DELİ EDİYOR ..DÖVÜYORUM ONU TALTIMONA KAFAYI YA..
ACAYİP KIZIYORUM ONA..
MÜKEMMELLLİYETÇİ BİR DURUMUM VAR
EV TEMİZLİĞİ HASTALIĞINA DA TAKILDIM YILLARDIR VAR BENDE BU DURUM ..NE YAPACAĞIMI BİMİYOROUM ÇOCUĞUM NEDEN SAYGILI DEĞİL ANLAMIYORUM ..YAA NE OLUR BİŞEY SÖYLEYİM ..
ÇOK TAKINTILIYIM..İNSANLARIN BENİM HAKKIMDAKİ DÜLŞÜNCELERİ BENİ ÇOK İLGİLENDİRİYOR NEDEN ..KİŞİLĞİM SIFIR SANKİ..ANLATAMIYORUM NE YAZIYORUM BEN YAA KARMAKARIŞIK KAFAM..

arkadslar 2 senedır bu lanet hastalıgı cekıyorum. ellerımı asırı yıkamaktan hep soyuluyor.dısarda tuvaletlere gıremıorum.kıyafetlerımı makıneye atıorum yıkanıo kururken es kaza bırı degerse camasırlara bı daha yıkıorum kafayı yemek uzereyım kımseye yaklasamıorum annemı babamı bıle opemıorum.mınıbuslere bınemıorum.mecbur kalınca ancak ellerım cok soyuldugu ıcın artık ellerımı kesıcekler dıe korkuorum ya yardım edın hergun aglamaktan bıktım:S

MERVE BENİMDE ALTLARDA Bİ KONUM VAR ŞİMDİ SENİNKİNİ OKUDUM BAK SANA TAVSİYEM MESALA GÜL ARKADAŞIMIZ SAĞOLSUN BİZİ DÜŞÜNMÜŞ GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞMIŞ AMA EĞER HUZURU BULMAK İÇİN TAKINTILARINDAN KAÇARSAN SONUÇ ALAMAZSIN MESALA SEN DOLMUŞA BİNEMİYOSUN KIYAFETLERİNE VE TEMİZLİĞİNE ÖZEN GÖSTERİYOSUN BAK MERVE BUNLARIN KRALINI BENDE GÖRDÜM GEÇİRDİM AMA YAPTIĞIN DURUMUN TAM AKSİNİ YAP YANİ ÜZERİNE GİT BİRDE ELLERİNİ YIKAMA BAK SIK KENDİNİ YIKAMA SALLA YAA DE KENDİ KENDİNE DENE GÖRCEKSİN YIKAYINCADA AYNI YIKAMAYINCADA SEN SADECE KENDİNİ YIPRATMAKLA KALIYORSUN KENDİNE SÖZ VER İÇİNDEN TEKRARLA SIKINTI YAŞADIĞINDA 'EWET BUNLAR SAÇMA YAPMAYACAĞIM SAÇMA SAÇMA SAÇMA BEYNİM BENLE DALGA GEÇİYOR DE YAPMICAM DE VE O AN SIKINTI GEÇER BİDAHA GELDİĞİNDE SALLA AT ARKAYA AT GİTSİN TAMAM ARKAYA ATMAK KOLAY DEĞİL BU TAKINTIYI AMA SIK KENDİNİ AT GİTSİN O ANDA O YIKAA ELLERİNİ DİCEK SANA AMA SEN YIKAMICAKSIN VE YIKAMASAN NE OLUR Kİ DİYE DÜŞÜN BÖYLE YAPTIKÇA YAPTIKÇA YANİ YIKAMASAMDA OLUR DÜŞÜNCESİNİ KAFANA YERLEŞTİRDİKÇE ZAMANLA O ARTIK TAKINTI OLMAKTAN ÇIKAR BAK BU TAKINTIYA UYGULADIĞINI OTOBÜS TAKINTISINADA ELBİSENEDE TEMİZLİĞE KISACASI BÜTÜN PSİKOLOJİK TAKINTILARDA AYNI YÖNTEMİ UYGULA BU HASTALI BOŞ ŞEYLERDEN İBARET SAÇMA DÜŞÜNCE SAPMALARI YAA AT GİTSİN PES ETME.

herkese merhaba. 8 yasimda basladi hastaligim ve teshisi. su an 23 yasindayim. cok zor gunler gecirdim. okula gidemedim,herkesin bana tecavuz edeceginden korktum. metafizik varliklarin bile.. kaskati yatardim yatagimda bacaklarimi birlestirip. regl olmayi bile metafizik varliklarin tecavuzune baglamistim. parmaklarimi o varliklarin cinsel organlari saniyordum.. titizlik asiri derecede vardi. her yerden pis sular sicriyor bana sanardim. yeni yerlere gidemezdim ya tavani damliyorsa diye. insanlarla tartisamazdim ya bana kotuluk yapmak icin pislik bulastirirlarsa diye. herkese cok iyi davranirdim. tuvaletten cikinca kollarimi bile yikardim. banyoda 4 saat kaldigimi biliyorum. tuvalette ise 3 saat. eger bir yerden su damladiysa ugurlu sayim kadar o yerden gecersem su pisligini kaybetmis oluyordu. ya neler neler... anlatmakla bitmez. 9 yasimdayken beynimdeki bir sesten emirler aliyordum. ve soylemem yasakti insanlara. yoksa tecavuz ederlerdi, anneme babama kotu seyler yaparlardi. aglaya aglaya babama sarilirdim, babam da aglayip noluyo kizim anlat derdi ben anlatamazdim.(isik gormek gibi isaretlerle soylememem gerektigini emrederlerdi bana)
bunlarin buyuk kismini o zamanlar 'bir teyze' olan doktoruma anlatamiyordum. arkadaslarim benimle hep dalga gecti.

ama simdi nasilim biliyormusunuz? nerdeyse yuzde 90 gecti hepsi. turkiyenin sayili universitelerinden birinde guzel bir bolumde okuyorum. doktoruma size burda anlatamayacagim en ozel takintimi bile anlatmayi basardim. arkadaslarimla aram cok iyi. hep aranan insanim. cok neseliyim.

elbette devam ettigi ya da tetiklendigi anlar oluyor. o zaman cok korkuyorum eskiye donmekten. tedavim de hala devam ediyor. ama komik yonlerini gorebiliyorum bu hastaligin. bazen eskiden yasadiklarima guluyorum. mesela doktorum titizligimi yenmem icin cok ilginc yontemler bulmustu. ben de cok tuhaf buldugum icin ' bir sorununuz varsa kantinde cay icip konusabiliriz, hep ben anlattim zaten yaa' demistim =)

eskiden bi cile olan psikiyatriste gitmeleri artik cok seviyorum. eskiden korkardim, cunku orda anlatmak zorundaydim ve anlatinca somutlasiyordu, utanc ve sucluluk duydugum seyleri dile getirmem isteniyordu.
ama simdi oyle eglenceli ki..arada bilerek gozumu segirtiyorum doktora=) guluyoruz beraber.

peki ben bu hale nasil geldim? ya da bunlari neden anlattim?

arkadaslar, inanin cok iyi anliyorum sizi. ve gecici bir durum bu. anlatmak istemedigim yuzlerce binlerce olay yasadim ben. ayy bende de okb var utuye 3 kere bakiyorum diyenlere tekme tokat dalmak istedim =)
ama geciyor biliyormusunuz? cidden o gun geliyor.
belki su an bu yaziyi okurken sandalyeye oturmaniz 1.5 saat surdu. oturup oturup kalktiniz.
inanin geciyor..

burda en onemli sey ailenin destegi. psikiyatristinize ailenizle gidin.
ilaclarinizi duzenli icin.
kendinize bir gunluk olusturun. mesela elinizi 5 kere mi yikiyorsunuz, 4 e indirin ve kaygi durumunuzu 1 den 10 a kadar isaretleyin. ilk birinci saatte, ikinci saatte diye gitsin bu. 4.saatten sonra kaygi durumunun 4-5 e kadar indiginizi gozlerinizle gorun. ve ne olursa olsun 5. kez yikamayin.

bunu diger takintilariniza uygulayin.

pis oldugunuzu dusunseniz de o hareketleri tekrarlamayin.

namaz kiliyorsaniz ve akliniza cinsellikle ilgili seyler geliyorsa bastan baslamayin. devam edin inadina. bu bir gunah degil. bir hastalik.

herkesin hayati boyunca doldurmasi gerekn bir cile kotasi oldugunu dusunuyorum. bizden de bu sekilde cikiyor iste.

ama inanin bana..
bitiyor.

ve son bir tavsiye: sizi anlamayacaklara anlatmayin bunlari.

şu an 32 yaşındayım bu hastalığa 27 yaşında yakalandım şu an hala tedavi görüyorum tedaviyi kestiğimde hastalık tekrarlıyor doktorun söylediğine göre obsesif pisikiyatrinin kanseriymiş şu an kullandığım ilaçlar zeldoks anafranil risperdal allah yardımcımız olsun.

Merhaba Arkadaşlar;

Ben 2002 senesinde bu hastalığa yakalandım. 3 yıl kadar ilaç tedavisi gördüm ve bu süreç benim için çok sancılıydı. Asla düzelemeyeceğimi sanıyordum. Ailem beni götürmedikleri dr hoca kalmamıştı 1 yıl kadar bu sancıyı yaşadım daha sonra psikeatriste gittim ve bu teşhis kondu bana dr mehtap hanım bu hastalığın daha çok hassas, içine kapalı duygusal insanların başına gelebilecek bir durum olduğunu söyledi. Tabi ben asla inanmıyordum iyileşeceğime benim için hayatın sonu geldi gibi birşeydi ama mehtap hanım bana bu düşüncelerimin bile bu hastalıktan kaynaklı olduğunu ilaç kullanmaya başlayıp 3 ay geçtikten sonra büyük bir değişim olacağını göreceğimi söylemiştii.Mehtap hanıma ilk başlarda inanmamıştıM ancak annem kardeşlerim ailem hatta bütün akrabalarım üzerime o kadar titriyorduki bana bişi olucak diye onları üzmemek için ilaçlarımın beni iyileştireceğine bu günlerin geçeceğine inandırmaya çalıştım kendimi ilaçlarımı düzenli aldım ilk başlarda yan etkileri oldu ilaç değiştirdim ama en son bünyeme uygun bir ilaç bulduk onu sürekli kullandım ve nitekimde aylar geçtikçe ben her geçen gün dahada iyyi oldum. Arkaadaşlar inanın lütfen ilaçlarınızı ne olursa olsun terk etmeyin sonuna kadar kullanın asla iyileşmem demeyin dünyanın sonu diye asla düşünmeyin allaha inanın rabbim isterse herşeyi eski haline çevirebilirir dua edin ve dr güvenin lütfen karamsar olmayın ben iyileştim en güzel örnek olmalıyım size sakın demeyin ;seninki başkadır ,hiç değil aynı sizin gibiydim 1 sene yalnız yatamadım korkular cinsel takıntılar eve tıkandım ağladım sürekli neler neler yaşadım cehennem azabı ama inandım dr güvendim ve başardım demiyorum mükemmel oldum tabi ara sıra stres oluyorum ama olsun okadarı da, kendimi kötü hissettiğimde dr gidiorum ilaç almaya başlıyorum iice düzeliyorum bıraktırıyor. Buda iyileştikten sonra bir kere oldu babamın vefatında ama iiyim şimdi çok şükür Lütfen umutsuz olmayın inanın geçicek hayatta herşeyin çaresi var hemde herşeyin bu güzel hayatı bööyle mutsuz yaşamayın istiyorum sizlerde iyi olun inanıyorum hepiniz iyileşeceksiniz ben istanbulda oturuyorum fatih sultan mehmet eğitim ve araştırma hastanesi psikeatri servisi bu alanda çok ii dr var tavsiye ederim ama inanıyorumki inanırsanız iyileşeceğinize her dr bu alanda uzman oluyor mutlaka sizi iyi eder. Dualarım sizinle sizi rabbime emanet ediyorum.

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

“Kulhüvallahü ehad, Felâk ve Nâs sûrelerini sabah akşam üç defa oku! Bunlar sana kâfidir.”

“Cuma namazından sonra, yedi defa İhlâs ve Mu'avvizeteyn okuyanı, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, beladan ve kötü işlerden korur.”

“İki sûreyi çokça okuyun! Allahü teâlâ sizi âhırette onlarla fyadalandırıcaktır. Mu'avvizeteyn kabri nûrlandırır, şeytanı uzaklaştırır. Sevâbları ve dereceleri arttırır. Mîzânda ağır gelir ve sâhibini Cennete götürür.”

Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî buyurdu ki:

"Dertlerden kurtulmak için Mu'avvizeteyni çok okumak da faydalıdır."

Hazret-i Âişe vâlidemiz, Peygamber efendimizin yatacağı zaman, İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini okuyup, ellerine üflediğini, sonra da elleri ile vücudunu sıvazladığını bildirmektedir.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri de, "Sıkıntılı zamanlarda dört kul'leri yani kulyâ, kulhüvallahü ehad, Felâk ve Nâs sûrelerini çok okumalıdır" buyurmaktadır.

Felâk sûresini çok okuyan kimseye, Cenab-ı Hak, kolay yollardan rızık nasip eder. İnsanların hasedinden, her türlü şer ve kötülüklerden muhafaza eder.

Nâs sûresini devamlı okumayı alışkanlık haline getiren kimse, daima sıhhat ve âfiyette olur. Nazara karşı okunursa, şifâ bulur.

Son nefesini vermekte olan kimse için bu sûre okunursa, rûhu bedenden rahatça ayrılır. Yatağa girerken okuyan kimse, cin ve şeytan şerrinden kurtulur. Vesvesesiz, korkusuz rahat bir uyku uyur.

Seyyid Abdülhakim Arvâsî buyurdu ki:

"Âyetel-kürsî, İhlâs, Mu'avizeteyn ve Fâtiha sûrelerini sık sık okumak da, insanı cinden muhâfaza eder."

BOL BOL NAS FELAK SÜRELERİNİ OKUYUN
BU HASTALIK SİZE OKUTMAMAK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPACAK HATTA UMUTSUZLUGA DÜŞÜRECEK
YİNE İNATLA NAS FELAK SÜRELERİNİ BOL BOL OKUMAK LAZIM SORSAN SEN OKUMUYOSUN VALLA BENDE OKUYAMIYORU HAKKIYLA AMA KURTULMAMIZ İÇİN BOL BOL OKUMAMIZ LAZIM BU DUALAR 3 HARFLİLERİN İNSANLARIN ŞEYTANLARIN ŞERRİNDEN NAZARINDAN KORUYAN DUADIR BİZİM HASTALIGIMIZIN ÇARESİ BELKİDE BU DUALARDIR SADECE BİRAZ SABIRLA BİRAZ İNANÇLA DUAYA DEVAM EDEBİLMEK

Merhaba. ben bi yakınımın obsesif hastası olduğunu düşünüyorum. hemen hemen tüm belirtiler var. çok titiz, takıntılı,bir çok şeyden şüphe duyuyor, hiç beklenmedik anda kavga çıkarabılıyor ve sorun şu ki; hasta olduğunu kabul etmeyecektir. yani tedaviyi şimdilik gözden çıkartıyorum. bana sadece ona nasıl davranmam gerektiğini anlatır mısınız? son bir şey daha, tedaviye ikna olması için ne yapabilirim.

arkadaşlar ben de aynı şeyleri yaşıyorum yaklaşık on aydır bazen iyiyim bazen kötü Allah sabır versin dayanıyorum dayanmaya çalışıyorum ama çok korkuyorum dini takıntılar imanıma zarar verecek diye Allaha karşı içimden istemediğim küfürler geçiyo ve mahvoluyorum ölüyorum sanki sadece ağlıyorum bazen Allahın adını ağzıma almaktan korkuyorum yine aklıma küfür gelecek diye. günah işlemekten korkuyorum çok korkuyorum ve insanlık icabı işiyorum hatasız kul olmaz ki. ama bu beni mahvediyo hep küfür geliiyo aklıma evden çıkmasam günaha girmem diyorum çıkmasam mı diye düşünüyorum mutlu olamıyorum ama şükrediyorumm her zaman için Allah büyük mutlaka bi bildiği vardır bu hastalığın vesvese olduğunu bildiğim halde kendimi rahatlatamıyorum bazen işe yarasa da bazen hiçbir işe yaramıyor . sinirlendiğim de Allaha karşı okadar kötü şeyler geçiyo ki içimden çok gerçek çi oluyo sanki ben onu gerçekten hissediyorum ve bu beni mahvediyo Allahımı çooookk eviyorum beni yalnız bırakmayacak biliyorum imanım benim herşeyim o giderse bi hiçim hiçiz ne olur dua edin Allah yardımcımız olsun .. bazen beni anlayan birileriyle konuşmaya okadar çok ihtiycım oluyorkii kızlardan derdimi paylaşmak isteyen varsa \n '> eklesin.sirvan90@hotmail.com

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg reddit Favorites More